Aziz Mü’minler!
Müslümanlık hayat dinidir, çalışma dinidir. İslâm dini çalışmayı, iş görmeyi kendi elinin emeğiyle geçinmeyi teşvik etmiştir.Yüce Allah “
İnsana çalıştığının karşılığından başka bir şey yoktur. Onun çalışması şüphesiz görülecektir.” buyurmuştur[1]. Helalinden kazanmak farz kılınmış, bu uğurda çekilen her sıkıntının bir kısım günahlara kefaret olacağı belirtilmiştir.
Çalışmak insanın asli vazifelerindendir. Helal rızık için meşru yoldan çalışmayı ve kazanmayı dinimiz ibadet kabul eder. Ancak çalışanın da, çalıştıranın da bir takım sorumluluklarının olduğunu da hatırlatır. Çalışma hayatının iki önemli tarafı vardır. Biz buna işçi ve işveren ilişkileri diyoruz. Çünkü işçi olmadan işverenin, işveren olmadan da işçinin varlığı düşünülemez. İki kesim arasında karşılıklı sevgi ve saygı anlayışı esastır.
Dinimize göre işverenin ve işçinin, yükümlülüklerini şöyle özetleyebiliriz:
Mü’min bir işveren, öncelikle işyerini sağlık şarlarına uygun, her türlü tehlikelere karşı tedbirini alarak güvenli bir iş sahası olarak hazırlamalıdır. İşçiye ancak gücünün yeteceği işi yüklemeli, işçisiyle ayrıntılı bir sözleşme yapmalı ve yaptığı bu sözleşmeye sadık kalmalıdır. İşçilerine eşit ve adalet ilkelerine uygun ücret ödemeli ve hadis-i şerifteki şu kuralı aklından çıkarmamalıdır. “Ben kıyamet
gününde şu üç kişiden davacı olurum:
1. Allah’a verdiği sözde durmayıp cayan,
2. Hür bir kimseyi köle gibi satıp da parasını yiyen,
3. İşçi çalıştırıp da hakkını vermeyen ” [3].
Değerli Mü’minler!
Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifte buyurduğu gibi, işveren işçisinin ücretini alın teri kurumadan zamanında ödemelidir. İşçisine kardeş, arkadaş, komşu gibi dostça yaklaşmalı, hatalı olduğu iş kazalarında işçisine tazminatını ödemelidir.
Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “
Sizden birinin din kardeşi onun işinde, emrinde çalışırsa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, ona gücünün üstünde yük yüklemesin.” [2].
Muhterem Mü’minler!
Bir kimse helal ve meşru işlerde çalışmalı, işinde dürüst olmalı, yaptığını kaliteli yapmalı ve üzerine aldığı işi bizzat kendisi yapmalı, başkalarına devretmemelidir. Sözleşmeye göre çalışmakla yükümlü olduğu iş günlerinde verimli çalışmalı, işinde asla baştan savma ve art niyetli olmamalıdır. Kısaca işçi aldığı ücreti hak etmelidir. Bütün bunların aksine davranmak kul hakkını ihlal etmek olur. Kul hakkı ise sahibi ile helalleşmeden Allah’ın affetmediği haklar arasındadır. Müslüman bir işçi kendisine teslim edilen iş araç ve gereçleri korumalı, çalıştığı işyerine asla zarar vermemelidir. Çalıştığı kurumdaki imkanları şahsî çıkarları için kullanmamalı, başkalarına ikram etmemeli, telefon, araba gibi araçları özel işlerinde kullanmamalıdır. Belirlenen bir tarihte bitirmek ve teslim etmek üzere mukavele yaptığı işi zamanında bitirmeli ve teslim etmelidir. Zira Yüce Mevlâ: “
Mü’minler! sözlerinizin gereklerini yerine getiriniz.” buyurmaktadır [4]. Bunun yanında işveren de kendi kâr ve menfaatini düşündüğü gibi, işçilerinin de hak ve menfaatini düşünmelidir.
Hutbemi Peygamber Efendimizin şu hadisi-i şerifleri ile bitirmek istiyorum:
“
Helalinden çalışarak yorgun bir vaziyette yatağa giren insanın günahları affedilecektir” [5].
“
Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” [6].
___________________
[1] Necm, 53/39.
[2] Buhârî, “Îmân”, 22, “Itk”, 15; Müslim, “Eymân”, 40.
[3] Buhârî, “Büyû”, 106, “İcâre”, 10.
[4] Mâide, 5/1.
[5] Câmiu’s-sağîr, c.I, s. 287.
[6] Tirmizî, “Kıyâme”, 25.